_presents of transformation_

“Yaşamın doluluğunu kavramaya yaklaşılan herhangi bir yerde paradoks gelir” C. Jung

“Only the paradox comes anywhere near to comprehending the fullness of life”

“ Bizler her gün bir bütün olarak kim ve ne olduğumuzu-bütünlüğümüzü yansıtmayan klişeler ve nitelendirmelerle etiketlenmeye ve küçümsenmeye karşı savaşan karmaşık varlıklarız. Önümüze konulan seçeneklerin bizi kategorilere girmeye zorladığı durumda, yine de tek başımıza durma ve açıkça konuşma riskini almadığımızda , kendi kopukluk ve yalnızlığımızı sürdürürüz. Doğamızı kucaklama riskini almaya istekli olduğumuzda, gerçek benliğimizle ve en önemli olanla derin bağlantıyı hissederiz” (1)

Kırılganlık, doğamızla bağlantı kurma ve bütünlük yolculuğumuzun neresinde durur, onunla nasıl ilişkilenir ?

İlk anda, utanç veren bir zayıflığın ortaya çıkışı, zayıflığa maruz kalma gibi hissedilen kırılganlık, hakkıyla dile getirilmeyen bir konu-tabu gibi duruyor, potansiyeli içinde barındıran…

Kırılganlık neyi içerir ?

“Kırılgan olmak, otantik ve mevcut olmaktır.” (3)

Otantik ve o an orada ‘mevcut’ olmak. Mevcut değil miyim denebilir, ona da bir soru, yeni ihtimallere ne kadar açığız , olabilir. Yeniye açık olmamak eskiye takılmanın, anda olana cevap vermekten çok  geçmişe tepki duymanın işareti. Devam edelim;

“Kırılganlığı hissedebildiğimizde etrafımızdaki dünyaya reaksiyonlarımızın bütün tonlarını deneyimleyebiliriz,  fiziksel ihtiyaçlarımız, yakınlık arzumuz, sevdiklerimizle ilişkilenen hassas duygularımız korkularımız, utancımız, güvensizliklerimiz ve rahatsızlıklarımız” (3)

Etiketler, tanımlar, bunların yarattığı farklılıklardan soyunulduğunda elde kalan nedir, sorusuna vereceğim cevaplardan biri; kırılganlığımız olur. Kadın yada erkek, ak yada kara, hikayeler farklı olsa da hepimiz birileri tarafından kırıldık, o halde kırılgan olma durumunda birleşiyoruz,  Paylaşılan kırılganlık ve namukemmeliyetimiz şefkat denilenin gereksindiği, ortaya çıktığı yerde duruyor tam da. Acının kabuğu kırdığı yer; acı kırılganlığın ortaya çıkmasına aracı iken. Kırılganlığı yadsımak bu yüzden şefkati ve insan olmayı  yadsımakla da el ele yürüyor. Bir kedi yavrusunda yada sakat bir hayvanda kendi kırılganlığımızı görüyor tanıyor olabiliriz, ona uzanan el ile kendi kırılganlık, yaralarımıza uzanmak da böylece…

Birlikte iyileşmeye verilen el…

 Acı ve Kırılganlık

Bütünlük yolculuğunda, ( iyi-kötü, aydınlık-karanlık, kaçış-yakalanışlar sentezi )  acı, kırılganlığın ortaya çıkması için neredeyse gerekli -henüz. Beden-zihin ( body-mind) bölünmesine yol açmamak için fiziksel ve duygusal acı arasında ayrım yapmamayı seçiyorum burada. Bazı eski kültürlerde, beden /zihin kavramının, tüm canlıları sevme yolunun bir parçası olduğunu; zihnin, her yükselen şiddetli duygudan etkilenmeye karşı bir koruma olarak geliştirildiğini biliyoruz. Modern kültürde ise, kolayca bir bölme biçimi, araçsallaştırıcı bir düalizm, doğayı insanın kontrolü altına alma çabası, sanki bu hiç şüphesiz sahip olunması gereken iyi bir hedefmiş gibi – yenilmezlik rüyasının bir ifadesi haline gelebiliyor.”(2)

Kırılganlık ve Açıklık ( Vulnerability and Openness)

Kırılganlığın açıklık gerektirdiği gerçeği , hiç bir zırh olmadan yaşamanın iyi olduğu anlamı taşımıyor. Güçlü, iyi işleyen bir dizi savunma mekanizmasına sahip olmalıyız, zira savunma mekanizmaları, sosyalleşmiş ego zırhının arkasında , medeni sayılamayacak saldırganlık ve dürtülerin bulunduğunu ve bunların bilinçli kontrolümüz altına girmelerine aracı oluyor. Zırhımızın altında, tüm yeni ve eski travmalara karşı tepkilerimiz yatıyor- kayıplardan, korkulardan, aşağılamalardan, başarısızlıktan terk edilmekten kaynaklanan yaralar- çocukluğumuzdan beri yanımızda taşıdığımız duygusal yükler.Tüm bunların farkındalıklı kontrolü savunma mekanizmaları elinden destekleniyor, aksi takdirde kurumsallaşmış vak’alara dönüşmek olası. Diğer yandan, özellikle savunmaların farkında olunmadığı, yanı sıra salt savunmadan ibaret bir yaşam sürüldüğünde ,acılardan yüzleşmeden kaçınıldığında, kırılganlığın hazinesine ulaşmayı engelleyen kilit görevi gören de bu mekanizmalar.

“Paradoks şu ki, kırılganlığımıza erişimimiz yoksa kim olduğumuzu ya da neyi sevip sevmediğmizi, bizi neyin mutlu ettiğini yada üzdüğünü de bilmiyoruz. Zırhınız üzerinizdeyken aşk yaşamayı deneyin- garantili bir fiyasko. Kırılganlık olmadan empati yapma v ekendi etik anlayışımızı geliştirme kapasitesinden yoksun hale geliriz. O zaman her karşılaşma bir güç oyununa, kontrol ve statü mücadelesine dönüşür.” S.Stone

Ancak birbirimizin kırılganlık-savunmasızlığına katlanabildiğimizde , karşımızdaki insanın ” sadece bir ölümlü” , kırılgan bir yapı olduğu gerçeğiyle yüzleşmeye istekli olduğumuzda kendiliğimizde ve ilişkiye dair ortak olanda şefkati hissedebiliyor, var edebiliyoruz.

Kırılganlığı Yönetmek

Kontrolün fazlası engelleyici, yokluğu kaotik; kırılganlığın fazlası korkutucu, azı trajik ve yalnız…  Bu anlamda, hem açıklığa, hem sınırlarımızı korumaya ve hem de onları teslim edebilmeye işaret eden ustalıklı bir dengeyi arıyoruz.

Sorun nerede ortaya çıkıyor ? Ya o ya bu dediğimizde yada kontrol etmekle yetkin ve yükümlü olmadığımızı kontrol etmeyi seçtiğimizde… Ya o ya bu düşüncesi kırılganlığın topluca bir inkarı ve böylece bu inkarı teşhis etmemize yardımcı bir kırmızı alarm işlevi görür. Ya o ya bu demek bölen parçalayan tarafıyla savunma mekanizmalarının kullanılmasına işaret eder.( Borderline kişilik bozukluğunda sık görülen. Çoğumuz bundan muzdarip değiliz ancak borderline stil savunmaları yine de kullanabiliyoruz.)

Kırılganlığınla Aran Nasıl ?

 1.Gerçekten yapmak istemediğin neyi yapıyorsun?

 2. Gerçekten yapabilmeyi dilediğin neyi yapmıyorsun?

3. Sadece huzuru korumak için gerçekte yapmak istemediğin bir şeyi en son ne zaman yaptın?

4. Yapmaktan gerçekten hoşlandığın bir şeyi , birisini tatmin etmek istediğin için en son ne zaman yapmayı bıraktın?

5. Kendini fiziksel sınırlarının ötesine geçmeye zorlar mısın; bitkin düştükten sonra çalışmaya devam etmek; öğün atlamak, uykusuzluk vb.

6. Hissetmek için kendine izin veriyor musun ? Acı, rahatsızlık, korku, utanç, bunalmışlık vb hisler dahil

7. Her zaman bir şey yapmalıyım düşüncesi-hissi taşır mısın ?

Üzgün bir insanla, bir şey yapma- çözüm getirme zorlamasından münezzeh, sadece o anın içinde durabilir misin? Bu seni rahatsız eder mi ? (3)

Sorulardaki davranışlar içinde, buraya kadarki bilgilerle, kırılganlık- savunmasızlığı kucaklamak yerine zırha kilitlenmeye işaret edenleri tespit etmek, sanıyorum mümkün. 

Bir Kırılgan Tarih

Kırılganlık kavramının , toplum-evrensel boyutta yansıması nasıl ?

İnsan, kendi kırılganlığından nefret ve korkuyu hissetmek-deneyimlemek yerine, zayıflık olarak tanımladığı şeyden duyduğu utanç nedeniyle, dünyayı iyiyle kötü, güçlü ile zayıf, doğru ve yanlış olarak ayırarak kurtulmaya çalışıyor ; o zaman kendini ‘güvenli bir şekilde’ iyi / güçlü / doğrular arasına yerleştirebiliyor. Kırılganlığın reddi empatiyi imkansız kıldığından, artık kötü / zayıf / yanlışlara tamamen bizden farklı, neredeyse insan değiller gibi davranmakta özgür hissetmek olası hale gelebiliyor, bir adım sonrası,  ‘Karşı’ tarafa saldırmak… Haklılık hissi hemen her zaman eşlikçisidir, onlar hatalı, kötüdür zira, şiddet döngüsü başlar. Böylece, tam da kendimizi korumak için yaptığımız şeyin, yenilmezlik arayışının, kendi yıkımımızın kaynağı haline geldiğini görebilir miyiz? Burada kırılganlığın reddinin, empati ve şefkat eksikliğinin izlerini görebilirsiniz.

“Efsaneden soykırıma götüren birincil itici güç, soykırımı örgütleyen ve işleyen bireylerin patolojisi değil, onlara rehberlik eden fikirlerin patolojisidir. Bu fikirler genellikle gerçeklikten mite kaçışlarının sonuçlarının farkında olmayan görece normal insanlar tarafından üretilir ve yayılır. ” Branimir Anzulovic, Heavenly Serbia: From Myth to Genocide

Çocukların dövüldüğü, azarlandığı, alay edildiği ve utandırıldığı ororiter ebeveynlik uygulamalarının Alman sistematik zulmünde izini süren psikanalist Alice Millers, bu ailelerde kırılganlığın ihlal edildiğine dikkat çekiyor. Bu durum, yazar Daniel Goldhagen’in dediği gibi , gönüllü cellatlar” , intikamcı yetişkinler yaratmak için yeterli.

Lahey’deki BM Eski Yugoslavya Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesini ziyaret eden  Dr Allen ve Susan Schwartz Senstad deneyimlerini şöyle anlatıyor ;” Orada, hem suçu işleyen hem de savunulmasından sorumlu tutulan tanıkların korunmasından sorumlu kişilerle görüştük. Bazı Tanık Koruma çalışanlarına, büyük olasılıkla toplu katil ve tecavüzcü olanlara bile, tüm tanıklara adil ve saygılı davranmayı nasıl başardıklarını sorduk. Kendi kişisel savunmasızlıklarını kabul etme sürecini tanımladılar – bunu reddetmenin tam tersi. Kendi korkularının, öfkelerinin ve tiksintilerinin acısını çekmelerine izin verdiklerinde, insan haklarına ve adalete olan inançlarını intikam dürtülerinin önüne koyabildiklerini gördük. Karanlık duygularını kendilerine itiraf etmeselerdi, intikam ve nefretin ağır basacağın biliyoruz. Ne hissediyorlarsa onu hissetmeye cesaret ettikleri için duygularını kontrol edebildiklerini…”
Kendi kırılganlığı konusunda net olan insanların çatışmadan daha çok işbirliği aradıklarını gözlemliyoruz, bu basit gözlem, uluslararası düzeyde de geçerlidir.

“Her şeyde bir çatlak var,

Işık böyle içeri girer.” ( Cohen, Anthem )

Kaynaklar : (1)Brené Brown, Braving the Wilderness

(2)The Wisdom of Vulnerability, Susan Schwartz Senstad

(3) Partnering, Drs.Sidra Stone

2.9.2020

Psk. Alev Topçu

Quotes on Vulnerability

“Çocukken, büyüdüğümüzde artık savunmasız, kırılgan olmayacağımızı düşünürdük. Ama büyümek kırılganlığı kabul etmektir .Yaşamak, savunmasız olmaktır.”- Madeleine L’Engle


“Sevmek, kırılgan olmaktır. Herhangi bir şeyi sevdiğinizde, kalbiniz muhtemelen kırılır. Kalbinizin dokunulmazlığından emin olmak istiyorsanız, onu hiç kimseye, bir hayvana bile vermelisiniz. Onu hobilerle ve küçük lükslerle dikkatlice sarın; Tüm takıntılardan kaçının. Bencilliğinizin tabutuna veya tabutuna güvenli bir şekilde kilitleyin. Ama o tabutta, güvenli, karanlık, hareketsiz, havasız, değişecek. Kırılmayacak; kırılmaz, geçilemez, telafi edilemez hale gelecektir. Sevmek, savunmasız olmaktır C.S. Lewis, The Four Loves


“Kırılganlık zayıflık değildir ve de her gün karşılaştığımız belirsizlik, risk ve duygusal maruziyet bizim istek yada seçimize bağlı değildir. Seçimimiz, onunla iştigal edip etmeme noktasında. Savunmasızlığımıza sahip olma ve onunla ilişki kurma isteğimiz, cesaretimizin derinliğini ve amacımızın netliğini belirler; Kendimizi savunmasız olmaktan korumakta ısrar, korkumuzun ve bağlantımızın kopukluğunun bir ölçüsüdür. ” Brene Brown

“He was demanding. He always would be. But sometimes, he was so vulnerable and she realized she had power in the relatonship as well. She hadn’t expected that. He was as vulnerable to her as she was to him. He just acted arrogant and bossy, but deep down , where it counted he didnt want to lose her either “ Christine Feehan, Safe Harbor

Leave a Reply

Your email address will not be published.