Mit;
Atinadaki Athena tapınağında, Phorkos ve Ketonun kızları olan Sthenno, Euryale ve Medusa isimli üç kızkardeş yaşardı. Bu 3 kız kardeşten sadece Medusa ölümlüydü. Güzelliği yüzünden kıskanılan Medusa kendisini tanrılara adamış. Poseidon, karısı Athenanın tapınağında yaşayan bu güzel kızı gördüğünde onun güzelliğinden etkilenir ona aşık olur ancak bir ölümlüye aşık olduğu için aşkını gizler. Sonunda tutkusuna yenik düşüp Athenanın tapınağında Medusaya tecavüz eder. Athena olayı duyunca Medusa ve kardeşlerini Gorgon denilen korkunç dişi canavarlara çevirir. Medusa artık o kadar çirkinmiş ki kimse yüzüne bakmaya cesaret edemez, ona bakmaya çalışan herkes taşa dönüşür. Athena, Medusayı öldürmek için Zeus ve Danaenin oğlu Perseusla işbirliği yapar. Perseus, mağarasında, uyuyan Medusa’nın başını, yüzüne bakmadan tek hamle ile keser. Medusa nın gövdesinden Pegasus ile Khrysaor doğar.

**

Yılanlarla çevrili patlamış gözleri, fırlamış dili ve bir bakışıyla ölümlüleri taşa çeviren Medusa rüyalardan çok bir kabusun öğesi olabilir.
Mit, içerdiği, taşa dönüşmek, yılanlar , dişi-eril tabiatı , insanın maddeyle ilişkilenmesinin yıkıcı-yok edici yönleri öğeleriyle; yaşam-ölüm-dönüşüm, cinsellik , güç başlıklarının bireysel ve kolektifte biliçnteki işleyişine dair gizemleri barındırır, derin analizleri hak eder.
Değerler ve dönüşümleri ve insanın maddeyle ilişkilenmesinin yıkıcı-yok edici öğeleri lıklı madde-mana ilişkisini sağlıklı yapılandırması noktasında değer taşır.
**
Medusa Bize Neden Bakıyor ?

Medusa hikayesini insana yakın kılan ve onu bir dönüşüm semboliği haline getirebilecek olan nedir? Medusanın ölümlülüğü olabilir; bu ironik hikayede , Medusa uğradığı lanetle hem bir kurbandır hem de kendisine bakanları taşa çeviren bir canavardır.
Hayatımız boyunca, kendimizi takılmış, donmuş, paralize olmuş bulduğumuz zamanlardan geçeriz. Hoş bir his değildir, diğer yandan gelen değişimin açık işaretidir, bizi sorunu ve felç olmanın ( taş kesilen Medusa ) gücünü anlamaya götürebilir.
Taşlaşmak ( paralize olmak , donuklaşmak) olası ölüm deneyiminin bir semptomu , işareti , ve ölüm, bir dönüşüm aracı / deneyimi olarak ele alındığında korkunç Medusayla karşılaşmak, Medusa nın taşıdığı anlamlara ,ölümü kucaklamanın dönüşümün ve olmanın yeni yollarının semboliği olabilir.


A.’Görmemek ‘ ve Disosiasyon ( Biz vs Onlar)

Medusa mitinin ironik taraflarından biri, taşa dönüşmenin Medusayı “görülmeme, umursanmama ” nesnesi haline getirmiş olmasıyla bir ilişki taşır .
Bugün “yaşamak “ olgusunun , insanları, doğayı, olayları , kendimizi korumak amacıyla “görmemek” için kendimizi eğitiyor olmayı içerdiğini düşünüyorum.
Bu bağlamda, “Neyi görmeyi ve neyi görmemeyi seçiyoruz ” ? Seçimlerimizi belirleyen değerler, öncüller, varsayımlar neler?” soruları varlığımızın dünya-diğerleriyle ilişkilendiği noktadan kendilik bilincimize ayna olası değerli sorulardır.

Görülmemek yoluyla, “diğerinin” umursamazlık nesnesi olmak , genellikle güçsüzleştiricidir.
Toward Psychologies of Liberation’da Mary Watkins ve Helene Shulman ( 2008 ) şöyle belirtiyor;”sürekli görmekten kaçındığımız , yada göremediğimiz bir dünyaya bağlı olmak mümkün değildir. Bu ayrılma, ayrışma yada “bağlantı” kaybı kendisini disosiasyonda gösterir, etkiyle araya mesafe koyma yada etkiden ayrışma, ki bir çeşit psişik donuklaşma-uyuşma , nesneleştirme, kendimizi hiyerarşik yapının üzerine yerleştirdiğimiz ve yapan / bakan olarak ( vs yapılan/ bakılan ) etrafımızdaki her şeyin bizim eylemimiz yapışımız ve manipulasyonumuzun nesnesi haline geliyor olması anlamlarını taşır.”
Hem disosiasyon hem nesneleştirme bizi taşa dönüştürür, kendimizi felç edişimizle ve diğerlerini felç ediyor oluşumuz aynı-aynadır.
Disosiasyon( ayrışma) burada, bize uyuşmuş, donuk, hissiz hale gelerek güvende hissettirir. Bir çeşit robot…oluruz
Duyguyu keser -ki bazı davranışları yada basitçe var olmayı fazlaca etkilenmeden (?!) tolere edebilelim. Ve yargı ve acıyı açık ve acılı sonuçlarına rağmen diğerine verebilmeye, bizi muktedir kılar.

Yine Watkins and Shulman (2008) a göre, bu yaşam işlevsel beceri insan ağır bi bedel ödetir; bystand hali ( bekleme) , görmeden izlemek , dahil olmadan gözlemlemek, bir çeşit kendini yaralama ( self mutilation) dır ki, görme hissiyatını kesmek, ameliyat etmek , kendini bölmek, koparmak anlamlarını taşır.
Bu eğilim, kendi varlığını tehlikeye sokabilecek olan vahşeti, acımasızlığı görmek ve kendini körleştirmeyi içerir, aynı zamanda…
Arketip psikolog James Hillman ( 1975 ) a göre “göz ve yara” aynıdır . Diğer bir deyişle, görmeyi reddetmek ve o şeyin gözün görmemesi yoluyla inkarı , psişeye travma yaratır- kendi psişemize ve diğerlerininkine.

Disosiasyon ( ayrışma ) yoluyla , görmemek için kendimizi taşa dönüştürmek…Medusaya bakanların taş oluşu bu noktada anlamlanır;
“Görmek istemediğini gören ( Medusa çirkin bir canavardı ) taşa dönüşür “

Yukarıda nasılsa aşağıda öyledir , mikroda nasılsa makroda öyledir (Analoji/Benzeşim Yasası ) gereği içeride nasılsa dışarıda öyledir.
O halde, dışarıdaki görüntüyle taşlaşmak, ( verdiği acı nedeniyle duyguyu kesmek, hissizleşmek zorunda kalmak ) bakana kendisiyle ilgili bir şey söyler.
Baktığımızda bizi taşa çeviren Medusanın bize hediye ettiği soru budur.
Dışarısı ve içerisi arasında bir ayna/ köprü olarak Medusa mitinin hediyesi..
**

Görmeden ‘ izleyen’ haline gelmek, zamanın dehumanizing ( insanlıktan çıkaran) yapılarından biri , taşinsan; hissiz, duyarsız tanık… Kendisine bakanları taşa çeviren, diğerlerini nesneleştiren ve insanlıklarından soyan.


B.Nesneleştirme : “Bakılan ve bakan “


Sartre’ın örneğini verelim;
Birisini bir anahtar deliğinden gizlice izlediğinizi düşünün. Bir anda arkanızda beliren birisinin de sizi izlediğini fark ediyorsunuz.Diğerinin bakışının nesnesi haline geldiğiniz an, diğerleri için “diğeri” haline geldiğiniz an; bakılmanın nesnesi olarak dışarıda kalmaktır.
Burada, kendi kontrol pozisyonumu sürdürmek için diğerlerine yer tayin etme meylini fark etmek gerekmekte.
Diğerinin bakışı beni tehdit eder, özneliğimi benden alır, beni diğerlerinin eylemlerinin nesnesi haline getirir. Algılanan tehlikeye doğal reaksiyon /tepki o beni nötralize etmeden onu nötralize etmektir. Onu otonomisi yada duygusu olmayan bir nesneye dönüştürmek ki varlığıma bir tehdit olmaktan çıksın.

Kültürel tarihçi Richard Tarnas ( 2006) herşeyin canlı ve bir ruha sahip olduğunu kabul eden kadim dünya bakışından manipule etmek için ruhsuzlaştırmaya meyilli dünya bakışına geçişe dikkat çekmiştir.
Kendi inanç, arzu ve değerlerimizi “diğeri”ne empoze etmek/ yüklemek için diğerini ruhsuzlaştırmak, bize güç ve güven hissi vermektedir.
Nesneleştirmeye bu meyil, diğer ucundan , aramızda gittikçe yaygınlaşan , izolasyon ve yabancılaşmayı büyütür.
Birbirimizle bağlantısız ve güven hissinden yoksun ve köksüz, 24 saat açlık, cinayet, işkence ve insanlığı etkileyen krizle dolu haberlerle gittikçe dayanılmaz hale gelen dünyada yaşamanın yolu, bağlantısız tanıklar olmaktan başka nedir ?
Ve maalesef , umursamamak , görmemek yada kontrol uygulamak da geri alınamaz bulaşıcı bir zincirleme bir reaksiyona yol açar ve bu zincirleme reaksiyon , içinde gerçekleştiği çevrede nesneleştirmeyi çoğaltır ( örn. linç kültürü)
Watkins ve Shulman ( 2008) e göre tanık olmak-pasif ve eylemi işlemek-aktif arasında fark edilmesi güç bir ilişki var.
Yani eylemsiz pasif bir tanık olmak, ilk anda öyle görünmese de diğerine zarar veriyor olabilir.

Taş kesilen ve taş kesen Medusa yı hatırlayalım
Medusa , son noktada bakanları taş kesen bir eylemci ve aynı zamanda bir nesneleştirme (kendisine bakılan bir taş olarak ) kurbanıdır.
Bu noktanın, kutupların zayıfladığı , iyi-kötü, yapan-yapılan, dişi-eril arası sınır çizgilerinin belirsizleştiği bir yer olduğunu düşünüyorum.

“Açı doyurduğumda, hakareti affettiğimde, düşmanımı sevdiğimde … Bunlar güzel erdemler. Fakat ya dilencilerin en fakirinin, suçluların en gaddarının da kendi içimde olduğunu fark edersem. Ya şefkatime en muhtaç kişinin sevilmeye en muhtaç düşmanımın kendim olduğunu fark edersem. O zaman ne olacak?” C.G. Jung

Ya hepsi biz isek ?

Dönüşüm
Kendimizi durağan, nesneleşmiş , görülmemiş, bütün seçenekleri tüketmiş bulduğumuzda umutsuzluğa kapılma ve güçsüz hissetmeye meylederiz.
Ancak, vücudun durduğu , sakinlediği bu hal ( stillness) in bir hediyesi vardır; uyanıklık.
Takılmış, engellenmiş yada duygu tarafından işgal edilmiş hissedişi yerine, an la ilişkilenerek, kendimize , yeni bir şeyin zaman ve mekanda açılması ve hazırlanması için izin veriyor da olabiliriz.
Kadim simyada , maddenin altına dönüşüm sürecinde , coagulatio ( pıhtılaşma, somutlaşma) kelimesi, madde ve ruhun birleşim( union) sürecini ifade etmek için kullanılır;
İnsan için, dünyaya kök salmak , ayaklar toprağa basılı, ego ve kendilik bağlantısının sağlıklı kurulumu. ego-gerçeklik köprülenmesi demek yanlış olmaz.
(Ego “kötü” değildir, yanlış yapılanmış ego sağlıksız çalışır, hatırlayalım)

Bürünlenme-döüşüm süreci, çözünmeden sonraki entegrasyonla ilişkili olarak , daha derin anlayış geliştirmek, sisteme yeni davranış şekilleri ve işleyişler kazandırmak üzere parçalarını toparlamak anlamı taşıyabilir.

Uyanık dönüşüm, bilinçli yapılandırmalar bu yüzden önemlidir çünkü, dönüşüm süreci bilinçsiz yaşandığında, en yıkıcı haliyle durağanlık ( fixation) anlamına gelebilir; taşlaşmanın kalıcı hale gelmesi …

“Dönüş Taş “
Lanet Değil Özgürleşme

Medusa nın korkutucu yanı, ölümle ilişkisi olarak düşünülebilir ; Medusa nın dehşet verici yüzünün Yunan kapılarında durduğu , sınırda izleyen olarak beklediği ve kendisinin dünyalar arası geçiş yapabildiği düşünülür.

Efesteki Artemis Tapınağında, kanatlı ayaklar , göbeğinde ateş çıkaran yılanlarla bir doğumun başında gibi duran Medusa şifa, doğurganlık ve doğanın derin içgüdüsel yaratıcı tarafını işaret eder. (Monaghan, 1994).
Yazar Roger Walsh ( 2007) de şöyle belirtmiştir “ korkuyla karşılaşmak şamanik eğitimin merkezinde yer alır “ (p.60) Medusa bu noktada , bireysel korkularla yüzleşmenin bir semboliği olabilir.

Korkunun yüzüne bakarak, taşa dönüşmek 2 şeyi gerçekleştirir; olana teslim olmak ( kabul) ve içeride sessiz bir dinginlik yaratmak. Yukarıda sözü edilen simyasal coagulatio süreci, kendini topraklamak ve yeni deneyimi entegre edebilmeyi sağlar- ki yeniden doğum mümkün olsun.
Dünyadaki fiziksel varlığın son bulmasının ötesinde, dönüşümü öncüleyen gerekli bir değişim olarak ölüm, acısız değildir, zira egonun görünürde bilinen ve güvenli olandan vaz geçişi ve yeni çok bilinmeyenli bir olma haline çözülüşü, geçişidir. Ego için bir yenilgidir. Diğer yandan , bütün olmanın ( integrity ) hizmetindedir.
Bu yönüyle, başının kesilmesi ile Medusa içinde olduğu fel ten kurtulmuş yeni bir aşamaya geçmiştir .
Ölümüyle akan kanda iyileştirme gücünü ve yeni hayatı taşıyan…
Öyleki, Pegasus ( şiirsel ilhamın kanatlı atı ) Medusanın boynundan doğmuş ve Athena Medusa’nın kesik başını kalbini üzerinde taşıdığı zırha yerleştirmiştir.

Son Söz
Bir “ dönüşüm / geçiş olarak ölüm” den doğan yaşamın hikayesi olarak Medusa , taşa dönüştüren korkunun gözlerine bakmanın , tabiat ananın karanlık tarafıyla karşılaşma noktasında bilinmeyene , sürece teslim oluş ve yüksek bir bilince doğuşun semboliği olabilir.
Kendimizi, diğerlerini, yaşamı&ölümü, bütünüyle yeni gözlerle “görmenin”….

“Sana işkence yaptığımı düşünüyorsun. Sana iyilik yapıyorum ,ki pirinç ve baharatla karışabilesin ve bir insanın güzel canlılığı olabilesin .” Mevlana

Psk. Alev A.Topçu
13.5.2018

Kaynakça: orionunevi.medusabirbaskaldırıoykusu
depthinsights/Facing_Medusa_Alchemical_Surrender

Leave a Reply

Your email address will not be published.


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/kozmikpsk/public_html/wp-includes/functions.php on line 5221