‘Neden Yanlış Insanla Evleniriz’

Olmasından en çok korktuğumuz şeylerden biridir. Engellemek için elimizden geleni yaparız. Ama çoğumuz aynısını yaparız, yanlış insanla evleniriz diyor Alain de Botton New York Times “Why You Will Marry The Wrong Person “ makalesinde….

Botton un iddiasına göre, bugün kadınlar ve erkekler, evliliğe yüksek romantizm beklentisiyle giriyorlar. En iyisini umarak bir partner seçiyoruz ve genelde yanılıyoruz.

Hayal kırıklığı yaratan bu kader için suçlu, Botton’un söylediğine göre, flörtleşmeyi yöneten, romantizm. Ki balayı sonrası partnere ilişkin iyi-kötü yargılarının kriterini de romantizmden alıyoruz. Evlilikte mutlu olmak için Botton un önerisine göre, kötümser bir felsefe edinmek iyi bir yol; “ Romantik bakışımızı trajik bir farkındalıkla değiştirmeliyiz- ki her insan bizi üzecek, hayal kırıklığına uğratacak , yeri gelince delirtecek-hatta kötü niyeti olmadan- ve benzerini biz de onlara yapacağız”

Botton un analizinde kesinlikle doğruluk payı var. ( makalesi okunması gerekenler listesindedir )
Diğer yandan, Botton un karanlık kaderimiz şeklindeki aceleye getirilmiş çözümünün de , eleştirdiği romantizm kafası gibi romantize edilmiş olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum.

Gerçek şu ki, bugün 30 larındaki çok az sayıda insan evlendikleri kişinin mükemmel olacağına inanıyor. Zamanımızda yeteri kadar dağılmış evlilik gördük ve evliliğin kolay olmadığına dair pek çok yazı okuduk. En basitinden , en iyi arkadaşınla bile , birlikte yaşamak denilen şeyin kolay olmadığını tahmin edebiliyoruz.
Gittikçe daha fazla kadın ve erkek evliliği erteliyor ; istemedikleri için değil , bu meydan okuma için kendilerini donanımlı hissetmedikleri için.
O halde neden evliliklerimizden hoşnut, memnun değiliz?
Gerçeküstü romantik beklentilerle bir yanılsama halinden çok , eşimizin en mantıklı-makul beklentilerimizi bile asla karşılayamayabileceği gerçeğini fark etmek, bize yanlış seçim yapıp yapmadığımızı sorgulatan olabilir mi?

Diğer kişinin beklentilerini tespit etmek ve karşılamaya çalışmak, evlilik hayatının en zorlu öğelerinden biridir. Çoğu zaman, eşimizin belli bir şekilde davranmasını yada belli bir tip kişi olmasını beklediğimizi farketmeyiz bile- sadece eşimizin bizimle aynı yerde olduğunu -varsayarız.

Bazen tamir kolaydır. Eşinizle beklentilerinizi paylaşırsınız ve o da kendininkileri sizinle paylaşır ve ikiniz de birbiriniz için daha iyi olmak için çalışırsınız. Ancak “diğer yarımızın” ( eş ) asla tatmin edemeyeceği bazı beklentilerimiz de vardır. Mesela, o dışa dönük olmakta zorlanıyordur, diş macununu ortadan sıkmaktan doğuştan zevk alıyordur vs. ( kişinin tabiatı,huyu yada , ‘oluşu’ öyle olduğunda…)

Ve yavaş yavaş sarsılarak fark ederiz ki evlendiğimiz insan, en mantıklı beklentilerimizi bile karşılayamayacaktır- bu kişi , en azından belli bir anlamda , asla değişmeyecektir.

Bu , onun mükemmel olmasını beklemek değil, esasında ilişkiye ait olan ortak alanda bir şeylerin çalışmasını, iyi olmasını beklemekle ilgilidir.

Bu noktada durum oldukça karanlık görünebilir. Ancak , kalıcı sevginin sırrı , o “ asla değişmeyecek” anındaki hayal kırıklığını kabul ile başlar. Botton , mutlu evliliğe giden yolun, kendimizi eksiklik-hataya uyumlamayı öğrenmek ve eşimizi birçok yetersizlikleri için affetmekle başladığını söylerken haklıdır.

Ancak burada, söz konusu olan , romantik nosyonları bir kenara koymak değildir. Birliktelik içinde, makul beklentilerimiz dikkate alınmalı ve saygı gösterilmelidir. Dahası, beklentilerimizi terk etmek kolay bir şey değildir ve beklentilerimize dair alaycı bir tutum benimsemek de evlilikteki gerçek mutluluğu bulmak için yeterli değildir.

Karşılanmayan beklentilerimizin hayal kırıklığını kabul etmek ve eşinizi gerçekten olduğu kişi olarak sevmek, sağlıklı bir “yas süreci ” gerektirir.

Kendinize ve eşinize, birliktelik süresince belki de asla sahip olamayacak olduğunuz şeyin yasını tutmaya, -izin verebilmek- önünüzde duran gerçek insanla gerçek uyumu yakalamanın ilk adımıdır.

“Fighting For Your Marriage” de, Howard Markman, Scott Stanley, and Susan Blumberg beklentilerimizin kaybıyla gelen yasın öneminden bahseder;
“Hayattaki en acı deneyimlerden biridir ki, partnerinize açıkça ifade ettiğiniz oldukça makul bir beklentinizin gerçekleşmeyeceğini fark etmektir. Ama eşinizi kabulün en derin hali , Botton un söylediği affedici, esprili ve nezaket taşıyan bakışı benimsemek- de işte bu kabulün getirdiği sağlıklı bir yasla başarılabilir.
“ Gördüğümüz en harika evlilikler, partnerlerin sadece hayal kırıklıklarını kabul etmekle kalmayıp , “birlikte yapabildikleri” bir noktaya ulaştıkları evlilikleridir.” der Markman.
“Başka bir deyişle, birlikte yasını tuttukları şeyleri kabul ve ifade edebilmektedirler ve bu birbirine daha yakın olmanın bir yolu haline gelir.”
Yazar şöyle devam eder ,
“ Bir çift diğerine,
– biliyorum, bu farklı bir kariyerim olmasını istediğin zamanlardan biri – yada
– biliyorum , iş programım bu haliyle, bizim için istediğin türden değil -diyebildiğinde derin ve test edilmiş bir aşk a bakıyor olursunuz.

Böyle anlar, partnerimiz için “ farklı biri olsaydı” umudunu bıraktığımız ve partnerimizi , kimse neyse, öylece kabul ettiğimiz anlardır. Ve o zaman , dikkatimiz, gerçeklik üzerine kurulu bir uyum inşa etmeye odaklanabilir, fantazi yada pişmanlığa kaymak yerine…

Mutlu bir evlilik , sadece sabırlı bir kabul ve hayal kırıklıklarımızı af edişle de kazanılamaz.

Bir kere yas tutulduktan sonra, bir adım daha atmak ve diğer kişinin-partnerin doğruluk-haklılığını onaylamak gerekir.

Örnekleyeyim; annemin, kocasının ayak sesinin gürültüsünden ağır muzdarip oluşunu hep hatırlarım. Evde bebek uyurken yada barış ve huzur hakimken babamın adımlarını daha yumuşak atmasını bir türlü sağlayamadı. Annem hala , babamın gürültülü yürüyüşünü hayal kırıcı buluyor, objektif bir bakış açısından. Ama şimdi, bunun değişmesini istemiyor. Zira bu, babamı olduğu insan yapan ufacık şeylerden biri ve annem babam hakkındaki her şeyi seviyor, değiştiremeyecek olduklarını bile. Bu belki küçük bir hayal kırıklığı , ama her şekilde, diğerini derinden kabul… Gerçekten mutlu olan çiftlerin başarabildiği türden…

Beklentilerimizi- gerçekçi olmayan romantik olanları bile- aceleyle bir kenara bırakmadan önce ,

Kendimize “evlenmediğimiz insan” için yas tutmaya izin vermeliyiz ki evlendiğimiz insana kalbimizi açabilelim.

Gerçek uyumun inşası ve daha derin yakınlığın , diğeri vesilesi-aracılığıyla kendimizden geçen yolu böylece çalışır.

Kaynak :verilymag.com/2016/06/why-you-will-marry-the-wrong-person-

Çeviri-Düzenleme: Psk. Alev A.Topçu

Leave a Reply

Your email address will not be published.


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/kozmikpsk/public_html/wp-includes/functions.php on line 5221