Orda Kimse Var mı

Yahudi soykırımı üzerine yapılan çalışmalarda hayatta kalanların toplama kampında yaşadıklarını aktarmakta büyük güçlük çektiğine sık sık dikkat çekilmiştir. Çoğu zaman sanki iki kimlikleri varmış gibi hissetmektedirler: Biri şimdiki hayatlarına , diğeri geçmiş travmatik deneyime ilişkindir; hayatlarını düzene sokmak için ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar bu yarılmadan kurtulamazlar. Nitekim sağ kalanlar çoğu kez bir şekilde  soy kırım deneyimlerinin ‘yanı sıra’ yaşadıklarını belirtmişlerdir. Örneğin bu kişilerden biri şöyle der: ‘ kamptaki ‘benliğin’ ben olmadığını , burada duran kişi olmadığını hissediyorum.’

Wilkomirski , erken çocukluk anılarının fragmanlara benzediğini , farklı zaman ve mekanlardan olayların birbirine girdiğini bilir, ama yine de anılarının sahici oluğundan şüphesi yoktur. Ne var ki Yahudi soy kırımından sağ kurtulanların çoğunun aksine , ne bölünmüş kimlikten mustariptir ne e geçmişteki travmatik benliğine yabancılaşma uygusu gösterir. Ama Wilkomirski ile soykırım kurbanları arasındaki daha büyük bir fark , tanıklıklarını dinleyecek olanlarla aralarındaki ilişkide bulunabilir.

Dori Laub, hayatta kalanların da sahici tanıklar olamadığına işaret eder; yani hikayelerini anlatmayı başaramazlar, çünkü Yahudi soykırımı aslında geride hiçbir tanık bırakmamış bir olaydır.

…tam da bu olayın içinde olma durumu …. Tanığın –yani olayın meydana geldiği totaliter ve insanlıktan çıkaran referans çerçevesinin dışına çıkabilecek ve olayın gözlenebileceği bağımsız bir referans çerçevesi sunabilecek birisinin- bulunması fikrini düşünülemez hale getirmiştir.

Laub bu tanıksızlık konusunda şunları da ekler:

Soykırımın dünyasını, Öteki ‘ni hayal etmenin artık mümkün olmadığı bir dünya olarak düşünmek gerekiyor. Kişinin işitilme, bir özne olarak tanınma , yanıt alma umuduyla ‘Sen’ diyebileceği bir öteki yoktur artık. Dolayısıyla soy kırımın tarihsel gerçekliği , hitap olanağını , başvurma veya danışma olanağını felsefi olarak söndürmüş bir gerçeklik haline gelmiştir. Ama insan ‘sen’ dediği birine danışamadığında, kendisine bile ‘sen’ diyemez. Soykırım bu şekilde insanın kendi kendisine tanıklık edemediği bir dünya yaratmıştır.

Soykırım kurbanları hikayelerini anlatmakta büyük zorluk çekmektedirler, çünkü hitaplarının kaydolabileceği simgesel uzam olarak büyük Öteki algısı soykırım esnasında çökmüştür. Dolayısıyla hayatta kalanlar tanıklıklarına tanık olabilecek Öteki’nin eksikliğini bugün bile hissetmektedir. Ama Wilkomirski için sorun büyük Ötekinin çöküşü değildir- onun asıl derdi , bireysel ötekilerle ( hayatına otoriteyi temsil eden muhtelif yetişkinlerle ) ödeşmektir.

….

Kaygı, Renata Salecl

Yazıda geçen eser: B. Wilkomirski, Fragments, 1996

Leave a Reply

Your email address will not be published.


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/kozmikpsk/public_html/wp-includes/functions.php on line 5221