Yenileneceğim derken ağacının kökünü yadsımak, şirazeyi kaydırmak, ittiğini çekmek tehlikesi…
Yanılıştan geçerek doğuruya varan yokuşlu yollarda, salt ‘karşıyımcılık’, yanlışla cebelleşme yokuşunda takılma, referans noktasının , ‘yanlış-olmaması gereken’ olduğuna işaret,
Alternatifi aramıyor, düşünmüyor, önermiyorsa…

*
Kökle meyve helalleşiyor olmalı ; meyvenin köküne teşekkürü, kökün de meyvesine ‘yolun açık olsun’u…

Niyet, tohum…

#YenieskiYeni

#altınorta 12.2.2021 Alev

Okuyucu Yorumu: “Ne doğulu olduğunu kabul etmiş ne de batılılaşabilmiş bir Türkiye’yim ben. Ne büyüdüğü varoş mahalledeki eğitim, bilinç, kültür seviyesi düşük insanlardan hoşlanan ne de kendini; araştıran, sorgulayan, entelektüel bilgisi yüksek lisans ve lisansüstü mezunlar kadar değerli gören biriyim. Kendini koruyamayan ancak güçsüz insan/ülke nın/nin ezilmesine de sessiz kalamayan bir insan/Türkiye ım/yim ben.”

Cevap : Araf’dalığımız, evet…İç acıtan ve güç veren… Yaralarımız, şifa bulsun dilerim…

Geçenlerde, Ahmet H. Tanpınar’ın bir sözüne rastladım, “ Türkiye, evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olma imkanını vermiyor”Gördüklerim tek nefeste, şöylece:Şefkati acımakla , gücü şiddetle, samimiyeti hadsizlikle karıştırıyoruz. Ortamız yok, severken öldürüyoruz.Sorunu tespit edip çözme sorumluluğunu almak yerine dürtüsel davranarak , birbirimizle didişiyoruz, bir de toplumu suçluyoruz. Toplum bireylerden mürekkep iken ….Hata yapmak, bilmemek vs var ki öğrenmek diye bir şey olsun, ancak hatayla yüzleşmekten ölümden korkar gibi korkuyoruz, hata yapmama baskısı korkuyla yoğrulmuş çocukluğun eseri ( ki ebeveynlerimizin geldiği zamanlar da sevimli değil, savaş-yokluk vb.. genetik psikolojik etkiler, neredeyse… ) Eksik-hatayla başa çıkmayı, onu kendiliğinde bütünlemeyi, entegrasyonu öğrenmemiş oluyoruz, hatasız olmaya çırpındıkça kendine körleşiyor, insan olmaktan uzaklaşıyor, kendimize zulmediyoruz, ki kendine insan olma hakkı tanımamakla eş… Birbirimizi yargılarken, kendi iç savaşımızın öfkesini salıyoruz, tartışmalar doğruyu doğurmaya değil öfkeyi salıvermeye hizmet ediyor. İnsanların hayata , doğaya ve birbirlerine davranışlarına bakarak, kendileriyle hallerini çıkarımlarız, hepsi iç içe… Ölçme-biçme-sentezleme araçlarımızdan aklı kullanamıyoruz, akılsız değiliz ama kullanım şekli-yolu, yukarda belirttiğim duygusal düğümlerden mütevellit, kendimizi aklamaya çalışıyor, oysa bu aklama yanlışın sürmesine hizmet ediyor… Öğretmeyi de aynı minvalde dikte etmek zannediyoruz. Anlaşmazlıkların iletişimle çözülemeyip çatışma ve şiddete dönmesi de kişinin kendi iç dünyasıyla iletişimsizliği ile ilgili…

Temel güveni hissetmekte zorlanıyoruz, tutunmalarımızın çoğu bu yüzden… Bunlar, korkunun yaşamı nefessiz bıraktığı anlamını getirir

Leave a Reply

Your email address will not be published.


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/kozmikpsk/public_html/wp-includes/functions.php on line 5221