Mesela,
Orantısız gülme ihtiyacı:
‘Şimdi burda acı bir gerçek var ama kaldırmakla kim uğraşacak, dikkatimizi dağıtalım hadi , gülünce geçer “
Mesela,
Emek verilmemiş düşünceciklerin sırf öyle olsun istendiği için sonuç yaratacağı yanılsaması:
“Bu arada, öyle olmazsa ne olacağından, istekleriniz gerçekleşmez, hayat ‘olsun’ dediğiniz gibi olmazsa ne olacağından bahsetmiyorum, kimsenin de aklına gelmiyor sormak , devam…”
Bunlara, ama insanlık halleri diyip geçen sevimlilikte, insanın kapasitesini (gerçeği kaldırma kuvvetini misal) küçümseme, ‘iyisin böyle’ deme meyli var…Pardon, ‘iyi’ hissettiğimiz sürece sorun yoktu dimi ¡!? …
Unutmadan,
Şimdi ekran-hayatlar olmasa, elde ne var?
Herşeyi görebileceğimiz söylendi…
Boyumuz uzadı mı
Doydu mu gözler…
26.7.2021
Alev
Soru-Cevap:
Soru: Açıklayabilir misiniz?
Cevap: Bağlantılı 2 sosyal gözlem bulunuyor:
1. Ciddiyetle yaklaşım ve çözüm geliştirilmesi gerekenlere konuyu hafıfletme yada dikkat dagıtmanın bır parçası olarak espri kasma sorunsalı, özellıkle sosyal medyada. İnsanın elleriyle çözüme katkıda bulunması gereken noktalarda ağzı calısıyor yada düşünmek yerine laf yetiştirmeye çalışıyorsa kişi, ‘herkes konuşuyor ben de konuşayım’ diye eksıklenıyorsa bir de, orada bır sıkıntı olabilir. Eylem dışında kalan ne varsa, üstüne konuşmak, düşünmek vb çoktan zamanının geçtiği, yerler gelebilir. Yalnızca ‘hakkında konuşmanın’ eylem isteyen çözümün yerini alabileceğinin sanılmasının sonuçlarına, dikkat… Bu noktada ataleti alttan besleyen bir unsur da , düşünün olsun türevi eylemden söz etmeyen düşünce gücü zırvalıkları. Oturdukları yerden umut pazarlayanlara sormalı, bu arada, dedikleriniz olmazsa insanların içinde olacakları duruma dayanmaları adına onlara nasıl bir güç veriyorsunuz ? İzleyici olarak kendime soruyorum misal, bundan ne öğrendim bir zorlukla baş etmek adına diye, demek ki, izleyici uyanık olmalı… Olanı olduğu gibi görmeye , sonuçları yada gerçekleri kaldırma kuvvetini arttırmaya çaba harcamalı, nasıl çarpıtılır’ a yada anlık iyi hissederiz ‘ e değil…( anlık iyi hissetmek gereksiz değil ihtiyaç ama psikolojik dayanıklılık sırf iyi hissetmeyi aramak üzerine inşa edilebilemez… )
2. İnsanlar bir şeyleri görmeyi seviyor, ( gösterenler de insanın neden hoşlandığını gayet iyi biliyor. Misal, soruverelim neden yaşlıların temsil oranları yok denecek kadar düşük medyada ) Soru şu , izlemek, bir konuda eylemde bulunmaya, içselleştirmeye, yada irade geliştirmeye ne kadar hizmet ediyor? Tam tersine, göre göre ve hakkında eylem al(a)maya al(a)maya, zamanla, en hassasiyet taşıyan konuların dahi sıradanlaştığı, istemsiz gelişen duyarsızlaşma-duygusal kütleşme ve yabancılaşma görülebilir. Yabancılaşma artarak sürerken ‘göstersene’ dalgası elinden tutmuş yürüyor. Evlerde misafir odalarında vitrinler vardı, gelen gidene göstermelik, o hesap… Dışarıya doldurma çabası kabını , içeriye dolabilecek olandan eksiltiyor. Göstermek için mi yaşanıyor, yaşanıyor da basitçe paylaşılıyor mu, bir ‘denge nerde’ sorusu olsun.
Soru: Bir de ben üzüntüden korkudan vs. olumsuz duygulardan kaynaklanan ağlamanın güçsüzlük ile ilgili olduğunu düşündüğüm gibi sevinçten ağlamanın da güçsüzlükten olduğunu düşünüyorum. Güzellik yarışmasında 1. seçilen kız konuşma yapacağı zaman ağlayarak eline mikrofonu alırken serçe parmağı titrer. O ana kadar o derece büyük mutluluğu ya hiç yaşamamıştır ya da çok az yaşamıştır. Bu yüzden mutluluğu kaldıramaz ve ağlar diye düşünüyorum. Şampiyon olan futbolcunun ağlaması da aynı durum. Burada güçsüzlükten kastım kötü bir şey değil sinirin o duyguyu kaldırabilecek kadar kuvvetli olmaması gibi bir şey.
Cevap: Ağlamayı ‘taşma’ olarak görüyorum, söz ettiğiniz gibi sevinç de acı da taşabilir. Doğada taşma olduğu gibi insanda da var. Ağlamak denen akışın bir fonksiyonu olmasa insana verilmezdi. Peki , ağlamaya izin vermeli mi vermemeli mi? Taşmak isteyenin kapağını bastıralım derken harcanan enerji ve dışarı değil içeriye akanın kişiye verdiği hasarla kapağın kaldırılıp dışarıya akmasına izin verildiğinde verebileceği hasarı karşılaştırabiliriz. Kanımca, kişi için , ilki daha denge bozucu, hastalık üretici…
Kafalardaki güç temsili neye benziyor ? ‘Ağlamak güçsüzlüktür, güç hiç duygulanmamak -duygulansan dahi kontrolü hiç bırakmamaktır ki taşma olmasın ‘ gibi kodlamalar ne kadar sağlıklı, sormalı…