İyi Olma Halleri
“…Yürürken belki de adına “mutluluk “ diyebileceğimiz bir şeyi yakalarız. Yazarlar ve şairler onu büyük düşünürlerden daha iyi anlatmışlardır, çünkü mutluluk bir karşılaşma meselesidir ve duruma bağlı olarak yoğunluğu değişir.
Bir esintinin yanakları okşamasından alınan Haz. Yürümenin “bir başına” ilerlediğini hissetmenin verdiği Neşe. Yaşamanın tattırdığı Doygunluk. Gün batımında mora çalan vadinin manzarası, mucizevi yaz akşamlarının yaşattığı Mutluluk. Ardından yürüyüşlerde karşılaşan ve ve bir çatı altına hep beraber sığınabildikleri için sevinen insanların akşamına eşlik eder mutluluk.
Fakat bunların hepsinde, almaya, kabul etmeye ilişkin bir şey vardır. Mutluluk , kendini bir manzaranın, bir anın , bir ortamın alıcısı olarak bulmayı ve anın lütfunu almayı, kabul etmeyi ve yakalamayı gerektirir. Bunun ne yolu yordamı vardır, ne hazırlığı; sadece an geldiğinde orada olmalıdır insan . Öbür türlü, başka bir şeye, bir şeyi başarmış olmanın tatminine, zaten bildiğiniz şeyi yapmış olmanın neşesine dönüşür. Mutluluk tekrarlanamaz olduğu için hayli kırılgandır; mutluluk anları nadirdir, bu anlar dünyanın kumaşındaki altın iplere benzer, onları yakalamak gerekir.
Son iyi olma hali “Huzur”dur. Bu da farklı bir mevzudur; kayıtsızlıkla merak, reddetmeyle olumlama arasındaki dengedir. Ruhun her yönüyle dengede bulunması halidir.
Yürüyüş, birbirini izleyen dinlenme ve hareket anlarında, gizliden gizliye , ağır ağır huzurun kapısına çıkar. Huzur , belki ki, yürüyüşün yavaşlığına, bütünüyle tekrarlardan müteşekkil olmasına bağlıdır; kendinizi ona “teslim etmeniz” gerekir.
Korku ve umudun yarattığı tedirgin dalgalanmalardan kurtulmuş olmak ve hatta kendini bütün kesinliklerin ötesine konumlandırmaktır, Huzur. ( çünkü kesinlikler savunulur, tartışılır ve inşa edilir. )
Günübirlik bir yola çıktığınızda ve bir sonraki aşamaya varmanın kaç saat alacağını bildiğinizde , yürümekten ve yolu takip etmekten başka bir şey yapamazsınız. Her halükarda bu vakit alacaktır; her adım saniyelerin üzerinden atlayacak ama saatleri kısaltmayacaktır. Her halükarda akşam gelecek ve bacaklar aşılması imkansız mesafeyi azar azar yiyip bitirmiş olacaktır. Kaçınılmaz etkileri olan bir kaçınılmazlıktır bu. Karar vermeye, düşünmeye , hesaplamaya gerek yoktur. Tek yapılacak şey yürümektir. Belki ileriyi düşünebilirsiniz ama yürürken her şey yavaşlar; tahminler, beklentiler cesaretinizi kırar. O halde yolculuğun bu ayağını bitirmek için kendi temponuzda yola devam etmeniz gerekir, sadece.
Huzur yalnızca yolu takip etmekten gelir.
Sıkıntı ve trajediler, yaşamlarınız ve bedenlerinizdeki boş tarlaları eşeleyen şeylerdir. Siz uzaklarda yüyürken bütün bunlar, durumunuzla alakasız ve müphem oldukları için rafa kalkar, huzur bu yüzden sizi yürürken yakalar. Büyük tutkuların yarattığı yorgunluğun, stres altında ezilen harala gürele yaşamların tatsızlğının yerini sadece ama sadece yürüyüşün amansız sakinliği alır.
Huzur artık hiçbir şey beklemiyor olmanın, yalnızca yürümenin, yalnızca ilerlemenin hissettirdiği tazeliktir. “
Yürümenin Felsefesi , Frederic Gros